15 Ara 2010

BÖYLE ACELE NEREYE?

     Hep merak etmişimdir, böyle suçlu gibi ezik, başın önünde, amaçsızca ama amaçlı gibi hızlı hızlı nereye? Dünyaya gelmek senin seçimin miydi ki? Ezikliğin niye? Yoksa sen de benim gibi kalabalıklar içindeki yalnızlığını mı yaşamaya? Evin, barkın, yollara  bakıp da bekleyenin mi var?  Ya da başını okşayıp güzel gözlerinin çapağını silecek yumuşak bir el miydi hayalin? Böyle sıkkın, başın önünde tin tin nereye?

     Önüne konacak bir kap yemekle bir yudum su mu bulmaya? Nazlı yarin mi çıkıp bir sokak başından ansızın kuyruk sallayacak sana? Sayısını bilemediğin yumuk yüzlü tombul yavruların mı seni çağıran “anne gel” diye?
     Ayağındaki yara her geçen gün biraz daha büyüse de, acısı içine işlese de hiç vazgeçmezsin, ne tramvay ne tır ne de kamyon vız gelir, durdurmaz, alıkoymaz seni yolundan. Hiç duymadığın adını çağıran mı var? Böyle amaçsızca ama amaçlı gibi nereye? En fazla bir iki yıl yaşayabildiğin sokaklarda aç, susuz, sevgisiz, ilgisiz, peri perişan, pür telaş nereye?
     Belki bir gören olur, yüreği sızlayıp alan olur, artık kaderde kömürlük mü, bir çalı dibi mi rızan olur. Yeter ki sahibin olur. O da senin gibi evsiz barksızdır, ayyaş, tinerci, mecnun, aşk delisi, biraz da meczuptur. Artık ne olursa, rızandır. Yeter ki bir sahibin olur. Senin de bir sevenin bulunur. Böyle umutsuz ama umutlu gibi acele acele nereye?
     Bazen sokak çetelerine karışırsın, geceleri mekan tutup haykırırsın, kavga dövüş gırla gider, sen hiçbirine karışmaz usulca bir köşede kıvrılırsın. Belediyelerin toplama ekibi gelir,  kokularını ta uzaktan tanırsın. Yorgun argın demez yine bilinmezlere dalarsın. Arkan, dayın, yoktur seni kollayıp soran, hakkını arayan. Yakınımdır diye adına kart yazıp belediyeye, meclise yollayan. Sokaklarda neler olur geceleri bir sen bilirsin. Bilirsin de hiçbirini diyemezsin. Yanlış insanların peşine takılıp tekme yersin. Yollarda beni görsen de tanıyıp yanıma gelemezsin. Belki yürüyüp geçtikten sonra farkedip pişmanlıkla bir ah çekersin.
     Çimen ıslak, taş soğuktur. Boş mideyle de olsa kıvrılıp uyuyacak yer bulmak zordur. İnsanların merhameti, iyiliği çok eskilerde kalmış tatlı bir düştür. Sana bir dilim kuru ekmeği fazla görenler de “Hep Bana Rabbena “ diye tıka basa yiyip içip, hoş ve boş gelip geçerler bu dünyadan. Gözlerinin neminden anlarım, gün olur bütün bunlara isyan edersin. Madem ki yaşamak haramdı sana, neden bu dünyadasın? Sen de benim gibi bunun cevabını hiç bilemezsin.   
     Zaten ömrüne biçilen bedel bir iki yıldır. Onu da pek çabuk bitirip tüketirsin.
     Böyle umutsuzca ama umutlu gibi acele edip hep ecele gidersin.

Ece Bilgin

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder