24 Nis 2012

YAŞAYIP GİDİYORDUK ŞUNUN ŞURASINDA


Kimselere bir zararımız yoktu bizim; yaşayıp gidiyorduk şunun şurasında, bize sorulmadan verilmiş bir ömrümüz vardı, belli ki düzen koyucu böyle uygun görmüştü, soylarımız tükenmesin, devam edegelsin o mükemmel kurgulama, o eşsiz denge diye.
Kurt, kuş, börtü böcek, hepsi belli ki lazım bu dünyaya, kimimiz dağda bayırda vahşi yaşam dedikleri düzenin içinde, kimimiz havada uçar mavi derinliklerde, bazılarımızsa yüzer engin suların derin serinliğinde.
Yaşayıp gidiyorduk şunun şurasında. Bırakmadılar, dünyanın efendileri elleri kolları uzun, kendi gelemedikleri, uzanamadıkları yerlere düzenekler kurdular, teknolojileriyle aştılar bütün zorlukları, ne yaptılar ne ettiler hepimizi keşfettiler, bazılarımızı evcilleştirip kullandılar bir süreliğine bekçi, korumacı, yük taşıyıcı ve hatta can yoldaşı yaptılar.
Yorgun düşüp işlerine yaramaz görünce, hiç düşünmeden ölüme terk ettiler bizi, etimiz para etmişse kasaba satıp sucuk yaptılar kartlaşmış bedenimizi.
Avcıyız, spor yapıyoruz diye kınalımızın, uçanımızın, kaçanımızın peşlerine düştüler, üşenip erinmeden dağ bayır aşıp tüfeklerini doldurdular saçmalarla mermilerle, çocuklarımızı analarından, analarını bebelerimizden ayırdılar. Boyunlarımızı kana bulayıp sırt çantalarında taşıdılar, sarhoş mezesi yaptılar belki de.
Çok göründük gözlerine, şikayet şikayet üzerine barınaklara tıktılar, yakalama timleri oluşturdular; ellerindeki silahlarda uyuşturucu kapsülleri, artık şansımıza neremize isabet ettirirlerse, çoğumuz telef olduk ıslak soğuk beton zeminli tecrit kamplarında, belli ki nazilere özenmişti hepsi de.
Oysa yaşayıp gidiyorduk şunun şurasında.
Kediler bile nasiplerini aldı; çimlerimi kirletiyor dedi sonradan görmüş züppeler, tonlarca su harcamayı göze alıp bahçelerini suladılar da bizlere bir yudumunu çok gördüler. Komşular birbirlerine düştü, kedi bakamazsınız diye apartman yönetmeliklerine maddeler koydurttu.
Boz ayıcıkları sokaklardan esmer vatandaşların ellerinden kurtardılar, özgürlük içinde mutlu mesut yaşarız diye umarken, insanlar sığmadılar köylerine mezralarına, burnumuzun ucuna kadar sokuldular, beslenme kaynaklarımızı kuruttular, sonra kovanlarımızı talan etti diye ölüm emirleri çıkarttılar hakkımızda.
Biz hepimiz bilmesek de bu ardımızda çevrilen oyunları, gıyabımızda verilen idam kararlarının farkındaydık, yaşam eskisince kolay değildi hiç birimize. Bir şeyler oluyordu, havada hep acı acı ölüm kokusu hepimizi sarıyordu.
Oysa yaşayıp gidiyorduk şunun şurasında, kimimizin beklentisi “bir baş okşanması bir tatlı söz bir sıcak bakış.” Kimimiz razıydık bir dilim kuru ekmeğe, yazlarıysa bir yudum soğuk su can verecekti canımıza.
Ama olmadı, olamadı, yaşamak çok görüldü bize; herkesler kafa yordu nasıl etsek ne etsek de yok etsek onları diye. Nasırlaşmış yürekler hep galip geldi,”sevgiler” hep öldürüldü bu ülkede. Ne bize acıdılar ne de kendi cinslerine.

ECE BİLGİN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder