11 Eyl 2012

Mutlu domuz, Bedbaht insan !..




Bana niye gülmüyorsun diyorlar, ben niye güleyim,  niye mutlu olayım ki?  Hiçbir şey eskisi gibi değil , olması gerektiği gibi değil;  ağacın yeşili, denizin,  gökyüzünün mavisi, yağmurda ıslanan toprağın kokusu..Hepsi sahte, hepsi bir başka, hepsi de sanal alemlerin ürünü gibi. Yıldızlar eskisi gibi parlamıyor gökyüzünde, ışık kirliliği her yerde..Son zamanlarda arzularım bir türlü yerine gelmiyorsa eğer, sırf bu nedenledir belki de , yıldız kaymalarını izleyip dilek tutamadığımdandır, yana yakıla istediklerimin, özlemlerimin hep belirsiz zamanlara kalması.
Herkes  kıvırtık, herkes maharetli  bir dansöz bu dünya  sahnesinde. Ne dostluk kalmış gerçek anlamda ne içten duygular insanlar arasında . Acı ile umutsuzluk kolkola .İyiye, güzele dair çabaların hepsi boş, sonuçsuz nedense. Ben niye, kime güleyim, neden mutlu olayım sahtece?
Dünyayı para elegeçirmiş, para! Varsa çıkar, menfaat ..Vatan, millet, ana, kardaş hele hele doğa, hayvan sevgisi! Hak getire..Bizde yırtınıp duruyoruz habire “yaşam hakkına saygı” diye.
Kendi cinsine değil karındaşına yaşam hakkı vermeyen toplumdan kendi dışındaki canlara merhamet etmesini beklemek safdillik değil de ne?
Emekli bir üst düzey yönetici yazılarımla ilgili yorum yapıyor ayak üstü; hayvan haklarını iyi savunuyorsunuz ama, bizlerin genlerinde hayvan sevgisi yok diye.. Öyle mi ? Türkler hayvan sevmez mi? Bakıyorum etrafıma, çoğu bu tanıma uygun insanlarla çevrili. Meşhur Vişnelik Pazarı dönüşü  arkadaşımın evinin önünde soluklanırken bizler gibi pazar torbalarını bırakmış dinlenen bir bayana bütün sevecenliğiyle yaklaşıp sürünüyor “Dudu’nun yavrusu”. Kadın bir öfke, bir hışımla kovalıyor yavru kediciği, pist pist.. Zaten sunsa da torbaların içindeki sebzeleri yemezdi ki Dudu’nun yavrucağı . Beklediği belki biraz ilgi, biraz sevgi 
Her zaman çantamda bulundurduğum kuru mamadan bolca kediciğe verdikten sonra dönüp kadına nasıl bir tavır içine girdiğine bakıyorum , o da bana bakıyor kendince alaylı, müstehzi.
Bir zamanlar hayvan yasalarıyla ilgili merciin başında bulunan saygıdeğer şahsı hatırlıyorum, onun benim yazılarımla ilgili sözcüklerini; “bizim genlerimizde hayvan sevgisi yok” sözünü.. Ne sevgisi var? Kendi cinsine sevgisi? Doğa,  ağaç,  çiçek,  millet,  vatan? Ne sevgisi var genlerimizde?  İnsanın kendi cinsiyle ilgili yaptıkları kafama takılıyor, sonra diğerleri.. Biz birbirimizi seviyor muyuz , ağacımızı, taşımızı, toprağımızı, vatanımızı, milletimizi seviyor muyuz acaba? Ya da sevmekten ne anlıyoruz?
Sorumluluk nasıl bir duygudur diye düşünmeye başlıyorum birden. Sevmek şart mı sorumluluk duymak için? Dünyayı paylaştığımız diğer canlılar için sorumluluk hissetmek..
Bunun devamı kendi geleceğimizi güvence altına almak değil mi? Ah ! şu insan oğlu ne kadar da aymaz ne kadar da sığ düşünceli.  Mesela pazar dönüşü o yavru kediyi kovalayan bayan ailesinin bir haftalık erzağını evine götürmenin coşkusu ve mutluluğu içindeyken ekolojik zincirin  olmazsa olmazlarına kayıtsız kaldığının ve bir gün bu kayıtsızlığının ailesinde, kendisinde  nasıl da olumsuz sonuçlar doğuracağının farkında mı acaba? Hiç ama hiç sanmıyorum Toplum tam bir aymazlık içinde , hemen herkes günü birlik yaşıyor, bugünü kurtarsın da gerisi ne olursa olsun...
Gel de mutlu ol, gel de neşelenip gül kahkahalarla. Mutlu olunacak ne bıraktılar ki cennet vatanımızda. Duymayanlar duysun, bilmeyenler bilsin; vatan topraklarından sonra  şimdi sıra denizlerimize gelmiş onları satıyoruz., hem de üzerlerindeki fenerleriyle birlikte. Hadi canım demeyin biraz duyarlı, biraz uyanık olun. Belki siz geldiniz gidiyorsunuz ama ya yeni nesiller, ya sizlerin yavruları, ya onların çocukları, torunlarınız ? Sevginiz yoksa bile sorumluluk duygunuz olmalı . Eğer insansanız, kendinizi insan hissediyorsanız.
Mutlu domuzluktan vazgeçin, birazcık bedbaht da olsanız  insan olmayı deneyin, İNSAN!

Ece Bilgin

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder