17 Eki 2012

HAVADA KAN KOKUSU VAR


  
 Kurbanbayramı yaklaştı ya, büyük marketlerin reyonlarının en gözükür yerlerinde koca koca bıçaklar, etlere geçirilecek şişler.. Bazılarının camlarında boynuzlu bir koç resmi ve altında”kurban siparişleri alınır” tarzında yazılar.

   Taze etler, deep freezleri bekliyor. Her yıl yaşanan “kesim” rezaletlerinin bu yıl da yaşanacağına bahse girerim.Yine yasaklara rağmen dereler kan akacak,çoluk çocuğun gözleri önünde hayvanlar boğazlanacak, ellerinde satır, taş, sopalarla “cellatlar” hayvan avına çıkacak.  Ne ceza işleyecek ne AB’ye ayıp olacak korkusu. Kesilen hayvanların çoğu da ailelerin kışlık et stoku olarak derin dondurucularda yerini alacak. Fakir fukara el ayak çekildiğinde çöplerden kelle, sakatat dolduracak naylon torbalarına.

   Yeri geldi diye düşünüp, geçtiğimiz yıl kurban bayramının üçüncü günü Hürriyet Gazetesi’nde yayınlanan bir araştırmayı aynen aktarmak istiyorum:

   İngiltere’deki Babraham Enstitüsü’nde yapılan araştırma, o melul bakışların ardında muhteşem bir hafıza olduğunu ortaya koymuş. Koyunlar, sürüdeki arkadaşları, çobanları ve yakın çevredeki tanışları derken, elli, altmış resmi belleklerine kaydedebiliyorlar. Yani, eğer tanıdığınız bir koyunu kesiyorsanız, bilin ki o da sizi çok yakından tanıyor.

   Meğer beslediğimiz koyunları keserken çok güzel dostlukları da öldürürmüşüz. Çünkü onlar, yakından tanıdıklarına bağlanır, severmiş.Artık hiçbir yaşam umudu kalmadığını anladıkları an, kellerini teslim ederken sürüdeki tanışları, çobanları da dahil sevdiklerinin yüzleri film şeridi gibi geçermiş gözlerinin önünden. Belleklerine kaydedilen son resim ise elinde bıçağı ile yaklaşan kasap olurmuş. Aptal sandığımız o hayvanlar öyle bir bilince sahipmiş ki, artık yaşam umudu kalmadığını anladıkları an, boyunlarını teslim edermiş.

   Kuzular analarından, analar kuzularından ayrı düştüğü zaman günlerce ağlarlarmış. Anıları öyle derin olurmuş ki ayrılık acısı iki yıl sürermiş. Bazı insanların vefasından çok daha uzun.

   Bu bilgileri, İngiltere’deki Babraham Enstitüsü’ndeki   Prof.Keith Kentrick’in araştırmalarındanöğreniyoruz. Salaktır, duygusuzdur diye ikinci sınıf hayvan muamelesine maruz kalan koyunlarla ilgili çok şaşırtıcı sonuçlar elde ediliyor. Koyunlar melul melul bakarken tanıdıklarını profilden bile teşhis edebiliyorlar. Hafızalarında taşıdıkları resimlerin sahipleri çevrelerinde olmadığı zaman onları düşünmeye başlıyorlar. Hasretin ta kendisi. Enstitü’nün Nature dergisinde yayınlanan araştırmasına göre; sürüden tanıdıkları koyunların resimleri gösterildiğinde rahatlayan hayvanlar, karşılarına keçi ve üçgen görüntüleri çıkınca strese giriyorlar. Deney sırasında yapılan tüm ölçümlerde tanıdık resimlerin stresi azalttığı tespit ediliyor. Sevdiğini gören hayvancık daha mutlu oluyor.

   Bu araştırma insan ve koyundaki yüz tanıma sisteminin benzer şekilde çalıştığını da gösteriyor. Koyunlarda korku ve stresi kontrol eden bölge beynin sağ tarafında aynı insanlardaki gibi. Prof.Kentrick, bir koyunun tanıdıklarını çevresinde göremeyince yokluk acısı çektiğini düşünüyor. Koyunlarla aramızdaki bu beyinsel benzerlik, sevdiğimiz insanların resimlerini neden yanımızda taşıdığımızı açıklıyor. Ama maalesef onlar, sevdiklerinin resmini yanında taşıyamıyor. Aradan iki yıl geçtikten sonra bile eski simaları tanıyan koyunlar, bu insani özellikleri yüzünden ebediyen “bön” damgası yemeye mahkum oluyorlar. Çünkü o melul bakışların ardında hemen her zaman birilerine duyulan özlem yatıyor. Bön bön bakarak geviş getirirken kimbilir belki de çok hasretini çektikleri sürü arkadaşlarını düşünüyorlar
Bu bilimsel araştırmanın ilginç, bir o kadar da çarpıcı sonuçlarının ışığı altında, kuyruğundan, boynuzundan çeke çeke icabında sopalarla döve döve kesime götürülen o hayvancıkların neler hissettiklerini belki biraz olsun anlayıp, insan olduğumuzu hatırlarız. Kimbilir?

Ece Bilgin

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder