Kurbanbayramı yaklaştı ya, büyük marketlerin reyonlarının en gözükür yerlerinde koca
koca bıçaklar, etlere geçirilecek şişler.. Bazılarının camlarında boynuzlu bir
koç resmi ve altında”kurban siparişleri alınır” tarzında yazılar.
Taze
etler, deep freezleri bekliyor. Her yıl yaşanan “kesim” rezaletlerinin bu yıl
da yaşanacağına bahse girerim.Yine yasaklara rağmen dereler kan akacak,çoluk
çocuğun gözleri önünde hayvanlar boğazlanacak, ellerinde satır, taş, sopalarla
“cellatlar” hayvan avına çıkacak. Ne
ceza işleyecek ne AB’ye ayıp olacak korkusu. Kesilen hayvanların çoğu da
ailelerin kışlık et stoku olarak derin dondurucularda yerini alacak. Fakir fukara
el ayak çekildiğinde çöplerden kelle, sakatat dolduracak naylon torbalarına.
Yeri
geldi diye düşünüp, geçtiğimiz yıl kurban bayramının üçüncü günü Hürriyet
Gazetesi’nde yayınlanan bir araştırmayı aynen aktarmak istiyorum:
İngiltere’deki Babraham Enstitüsü’nde yapılan araştırma, o melul
bakışların ardında muhteşem bir hafıza olduğunu ortaya koymuş. Koyunlar,
sürüdeki arkadaşları, çobanları ve yakın çevredeki tanışları derken, elli,
altmış resmi belleklerine kaydedebiliyorlar. Yani, eğer tanıdığınız bir koyunu
kesiyorsanız, bilin ki o da sizi çok yakından tanıyor.
Meğer
beslediğimiz koyunları keserken çok güzel dostlukları da öldürürmüşüz. Çünkü
onlar, yakından tanıdıklarına bağlanır, severmiş.Artık hiçbir yaşam umudu kalmadığını
anladıkları an, kellerini teslim ederken sürüdeki tanışları, çobanları da dahil
sevdiklerinin yüzleri film şeridi gibi geçermiş gözlerinin önünden.
Belleklerine kaydedilen son resim ise elinde bıçağı ile yaklaşan kasap olurmuş.
Aptal sandığımız o hayvanlar öyle bir bilince sahipmiş ki, artık yaşam umudu
kalmadığını anladıkları an, boyunlarını teslim edermiş.
Kuzular
analarından, analar kuzularından ayrı düştüğü zaman günlerce ağlarlarmış.
Anıları öyle derin olurmuş ki ayrılık acısı iki yıl sürermiş. Bazı insanların
vefasından çok daha uzun.
Bu
bilgileri, İngiltere’deki Babraham Enstitüsü’ndeki Prof.Keith Kentrick’in araştırmalarındanöğreniyoruz. Salaktır, duygusuzdur diye ikinci sınıf hayvan muamelesine maruz kalan
koyunlarla ilgili çok şaşırtıcı sonuçlar elde ediliyor. Koyunlar melul melul
bakarken tanıdıklarını profilden bile teşhis edebiliyorlar. Hafızalarında
taşıdıkları resimlerin sahipleri çevrelerinde olmadığı zaman onları düşünmeye
başlıyorlar. Hasretin ta kendisi. Enstitü’nün Nature dergisinde yayınlanan
araştırmasına göre; sürüden tanıdıkları koyunların resimleri gösterildiğinde
rahatlayan hayvanlar, karşılarına keçi ve üçgen görüntüleri çıkınca strese
giriyorlar. Deney sırasında yapılan tüm ölçümlerde tanıdık resimlerin stresi
azalttığı tespit ediliyor. Sevdiğini gören hayvancık daha mutlu oluyor.
Bu
araştırma insan ve koyundaki yüz tanıma sisteminin benzer şekilde çalıştığını
da gösteriyor. Koyunlarda korku ve stresi kontrol eden bölge beynin sağ
tarafında aynı insanlardaki gibi. Prof.Kentrick, bir koyunun tanıdıklarını
çevresinde göremeyince yokluk acısı çektiğini düşünüyor. Koyunlarla aramızdaki
bu beyinsel benzerlik, sevdiğimiz insanların resimlerini neden yanımızda
taşıdığımızı açıklıyor. Ama maalesef onlar, sevdiklerinin resmini yanında
taşıyamıyor. Aradan iki yıl geçtikten sonra bile eski simaları tanıyan
koyunlar, bu insani özellikleri yüzünden ebediyen “bön” damgası yemeye mahkum
oluyorlar. Çünkü o melul bakışların ardında hemen her zaman birilerine duyulan
özlem yatıyor. Bön bön bakarak geviş getirirken kimbilir belki de çok hasretini
çektikleri sürü arkadaşlarını düşünüyorlar
Bu bilimsel araştırmanın ilginç, bir o kadar da
çarpıcı sonuçlarının ışığı altında, kuyruğundan, boynuzundan çeke çeke icabında
sopalarla döve döve kesime götürülen o hayvancıkların neler hissettiklerini
belki biraz olsun anlayıp, insan olduğumuzu hatırlarız. Kimbilir?
Ece Bilgin
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder