17 Şub 2011

ÇOCUKLAR VE HAYVAN SEVGİSİ


Çocuklarımızı ne kadar çok önyargı ile büyüttüğümüzün farkında mıyız ? Aslında onları yaşam karşısında ayakları üzerinde durabilen bireyler olarak yetiştirmeye çalışırken üzerlerinde bazen istediğimizin tam aksi bir etki bırakabiliyoruz. Galiba kedilerle ilgili epeyce bir önyargı anne ve babalar tarafından çocuklarına aktarılıyor, tıpkı onlara da anne ve babalarının aktardığı gibi.

Bu arada modern insanlığın önünde ciddi bir tehlike de hızla büyüyor. Bu takıntı, reklamlarla besleniyor, ilaç ve kozmetik firmaları ile güçlendiriliyor. Bu takıntının ismi hijyen takıntısı.

Bu akşam televizyonunuzda izleyeceğiniz reklamlara dikkat edin. En az üçte biri deterjan ya da kozmetik firmalarından gelecektir. Uzmanlar ya da otorite tanıkları çıkaracak, virüslerin mikroskobik görüntülerini büyüterek ekrana getireceklerdir. Taş zemin üzerinde tebessüm ederek emekleyen bir bebeğin yanında bu mutluluğun sırrı olarak bir çamaşır suyu belirecektir.

Tabii ki temizlik çok önemli. Sağlıklı yaşamın temel koşulu. Ama bu hijyen takıntısı aslında insanoğlunun virüsler karşısındaki doğal bağışıklılığını da yıllar içinde azaltır bir etki bırakmakta. Çünkü bedenimizin bir şeylerle savaşmasına izin vermeden bir kimyasal madde ile saldırıyı savuşturmaktayız. Yani beden doğal olandan uzaklaştıkça ne yazık ki bağışıklık sistemi zayıflamaktadır. Bu sebeple eskiden büyük rahatsızlıklarda kullanılan bazı antibiyotikler bugün hiçbir etki gösterememektedir.

Kediler de ne yazık ki bu hijyen takıntısının kurbanı olmuş durumda. Doğal olarak çocuk ve kedi ikilisi sanki asla yan yana gelmemesi gereken iki kavram şeklinde telaffuz oluyor. İşin üzücü yanı da yıllarca kedi besleyen kedi dostlarından bazıları da hamilelik ile kedilerine yeni yer arayışına giriyorlar. Çünkü kedi pistir önyargısı öyle bir yerleşik ki, belleklerden silip atabilmek ne mümkün.

Kediler pistir önyargısına ilave olarak kediler nankördür, kediler haindir, kedilerin içinde şeytan vardır gibi daha bir çok saçma safsata da tabii çocukluktan itibaren işlenmeye başlıyor. Hiçbir sağlıklı ebeveyn kuşkusuz çocuğunu karşısına alıp bu cümleleri peşi sıra söylemiyorsa da şu biz bize sohbet ettiğimiz ve çocuklarımızın ayak altında olmasına rağmen yok saydığımız sohbetler var ya, işte temel yaşamla ilgili bilgilerimiz aslen çocukların unutularak edilen sohbetlerden geliyor.

Hayvanlarla ilgili bazen hastalık düzeyine varan nefret, o kadar rahatlıkla yaşamaya devam edebiliyor ki, insan şaşırıyor. Sinema dünyasına bakın, üzerine korku filmi yapılmamış hayvan yok gibi, kediler, köpekler, karıncalar, timsahlar, arılar, kuşlar,... Aslında deliliği uzakta aramaya gerek yok. Tam karşımızdaki ekranda duruyor. Kendi halinde yaşayan bir arı alınıp insanlığı tehdit eden bir yaratık haline dönüştürülüyor ve sonra bol aksiyonlu ve kanlı sahneler sos olarak dökülüp servis ediliyor. Ne yazık ki bir çoğumuz da afiyetle bu yapay korkuları yiyoruz. Ne olacak alt tarafı film dense de bu tür etkiler aslında bilinç altında tortu bırakıyor ve hayvan düşmanlığının da bir parçasını oluşturuyor.

Bu kadar negatif açının olduğu bir ortamda çocuk ile kedi dostluğunu nasıl bir araya getireceğiz pekiyi ? Çok kolay, önemli olan kedi olması değil, herhangi bir hayvan da olabilir. Önemli olan çocuğunuzun bir hayvan ile iletişim kurmasını, onu öğrenmesini, onun yaşam kültürünü anlamasını ve ona yardımcı olmak için neler yapabileceğini öğrenmesini sağlamaktır. İster kuş ile ister köpek ile isterseniz balık ile başlayın sonunda çıkılan yol doğa dostluğu ve doğaya saygı olacaktır. Bir canlının bakımını üstlenmek, ona acı vermeden, eziyet etmeden bakmasını öğrenmek nasıl insan olunurun da öğrenildiği aşamadır. Çocuklarını sert cezalandıran birkaç ebeveyn de bizzat gördüm ki, eğer evde bir hayvan besleniyorsa çocuklar da gördükleri şiddeti ya da sertliği aynı şekilde bu hayvanlara uygulamaktadır. Bu durum oldukça üzücüdür. Çünkü kurban kurbanı doğurmaktadır. Oysa sevgi ve anlayışın bolca verilmesi gereken çocuklarımızı açmadan solduruyorsak suçu kendimizde aramalıyız.

Bütün bunları aşarak evinizde çocuğunuz ve kediniz birlikte yaşamasını sağladıysanız öncelikle size gönül dolusu tebrikler sunmalıyız. Ama izninizle bir kaç öğüdü de sizlerle paylaşalım. Araştırma ve öğrenme dönemlerinde olan çocuklar kedilere karşı farkında olmadan incitici olabilirler, bu durumda ise küçük dostlarımız bazen hırçın tepkiler verebilmektedir. O yüzden çok küçük çocuklar ile kediler bir arada ise ara sıra göz kontrollü yapmakta fayda var. Eğer kedilerinizin aşısı tam ise sokağa çıkmıyor ve de tuvalet temizliği, tüy temizliği (düzenli taramalar) konusunda siz de o da özenli iseniz, kedinizin çocuğunuzla uyumasının ya da birlikte kalmasının bir sakıncası olacağını sanmıyoruz. Ama kedinizi ayrı odada çocuğunuzu ayrı odada tutup stres ve sıkıntı yaratıyorsanız, oldukça hatalı bir yaklaşım içindesinizdir. Evi bölgelere ayırmak evde yaşayan herkes için sıkıntı kaynağı olur. O yüzden bir iç barış mutlaka sağlanmalıdır.

Kediler ne pistir, ne nankör, ne de dokuz canlı. Onlar da bizim gibi dünya üzerinde bir çok sıkıntı ve zorlukla boğuşarak yaşamda kalmaya çalışan canlılardır. Önemli olan kedileri ve diğer bütün canlıları sevmemiz gerektiğini, sevginin özen gerektirdiğini ve şiddetin sevgiyle bir ilintisinin olmadığını çocukluklarımıza öğretebilmek ve onları sorumlu, sevecen, anlayışlı bireyler olarak topluma hazırlamaktır.

ALINTIDIR.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder