6 Oca 2012

Dostunuzdan ayrılmak





  Hepimiz yaşamımızın bir anında bir hayvan dostumuz ile hayatı paylaştık veya paylaşıyoruz. Hiç hayvan beslemediğini düşünen bile şöyle geçmiş günlerini, çocukluğunu düşündüğü zaman yaşamında bir sokak kedisinin, bir serçenin, mahalle köpeğinin, bir civcivin bulunduğunu hatırlayacak.
          Bazılarımız ise artık yaşamına giren hayvanların ne sayısını ne de kaç tane olduğunu hatırlayamayacak kadar çok hayvan sevgisi ve merakı ile dolu.
          Aslında hayvanların yaşamımıza girmesi diye bir kavram söz konusu değil, ama çoğu insan onların farkında olmadan  yaşadığı için böyle bir cümle kullanabiliyoruz.
          Daha sabahın erken saatlerinde başta kumrular olmak üzere tüm kuşların kuşluk vakti dediğimiz vakti canlandıran neşeli güne başlama seslerini duyabiliriz. Evinizden sabah çıkarken kapının yanında, çöp tenekesinin yakınlarında sabah kahvaltısını bizlerin artıklarından sağlamaya çalışan bir kedi veya köpekle karşılaşabiliriz. Çevremizde her an kumru, serçe ve karga gibi şehirde yaşayan kuşlar uçuşur durur. Böcekleri ve bitkileri hiç saymıyorum. Bir sürü hayvan kendi çapında yaşam karmaşasında, basite indirgediğinizde aynı insanlar gibi yaşam kavgası sürdürür.
          Ama biz insanlar bırakın bir ağacın baharda açmaya başlayan sürgünlerini, bir duvar dibinde açmış sarı hindiba çiçeğini, karıncaların yine bahardaki çiftleşme uçuşları için bir anda duvardaki bir çatlaktan telaşla fışkırmasını görmeyi; Ne kuşları, ne köpekleri ne de kedileri görmüyoruz artık. Bazen gözünüz takılır gibi oluyor..ama hep yetişilecek bir iş, okul vb koşturma var. Onlar bizim yaşamımızda ama biz onları görmeden sanki yoklarmış gibi hayat koşuşturmasında kaybolup gidiyoruz.
          Onların bizim yaşamımıza girmeleri gibi bir durum söz konusu değil aslında, çünkü onlar zaten bizim yaşamımızda. Sadece bazen evlerimize , bahçemize, kafeslerimize misafir olup bizim daha yakınımıza geliyorlar. Daha fazla farkediliyorlar, daha fazla korunup, seviliyorlar.
          Bir kedinin veya bir köpeğin ailenizin içine nasıl girdiği hakkında bir sürü hikaye dinledim bugüne kadar ; Kiminiz bir yavruyu soğukta ıslanmış ve üşümüş bulup aldı, kiminiz yaralı ve muhtaçken sahiplendi, kiminiz bir hayvan severin köpeği veya kedisinin yavrularını sahiplendi veya satın aldı, kiminiz ise profesyonel hayvan satan çiftlik veya pet shop benzeri bir yerden satın alarak bir hayvan dostunuzu ailenin içine aldı.
          Bir hayvanın hayatımıza giriş öyküsü çok karmaşık değildir çoğu zaman, özellikle benim gibi bir mesleğiniz varsa bir zaman sonra bu dostlukların başlama öykülerinin aynı olduğunu görürsünüz.
         Ama bir hayvan dostumuzdan ayrılma öyküsü her zaman çok değişik, dramatik, zor ve her zaman çok farklıdır. Hepimizin yaşamında bu ayrılış öykülerinden birkaç tane vardır. Kimisi bir trafik kazasında ölür, kimisi ihmal sonucu vicdan azabınızla yolcu edilir, kimisi ise artık iyileşemeyeceği Veteriner Hekim tarafından saptanarak , daha fazla acı çekmemesi için ötenazi  veya uyutma dediğimiz acı çekmeden ilaçlar yardımı ile ölüme kavuşturma şeklinde olur.
          İşte ben bu ölümlerin hepsinde o hayvancıklarla beraber ölürüm. Veteriner Hekim olduğuma sadece o an pişman olurum. Bir hayvancığın ölümüne karar vermek ve onu acı çekmeden de olsa , kendi ellerinizle öldürmek zorunda kalmak benim için yutulması çok zor bir lokmadır. Boğazımda kalır yutkunurum, yutkunurum... ağlayamam.. çünkü  ben bir doktorum.
          İşte sırf bu yüzden bana gelip çocuklarının  hayvanları çok sevdiğini, o yüzden Veteriner Hekim olmak istediğini söyleyen ebeveynlere onları şaşırtmak pahasına ''Eğer Hayvanları seviyorsa Veteriner Hekim olmasın !'' derim. Hayvanları seven birinin  Veteriner Hekim olması hayvanlar için çok iyidir. Hayvanlarla ilgili her olayda, hayvan sahibi, para, vakit gibi hiçbir faktörün etkisinde kalmadan inanılmaz bir istekle hayvanlar için ellerinden geleni yaparlar. Kendilerinin hayvan doktoru olduğunu ve hayvancıkların onlardan başka gidecekleri kimseleri olmadığını bilirler.  Ama Hayvan sever birinin Veteriner Hekim olması o insanın kendisi için çok zordur. Tüm meslek yaşamında inanılmaz üzücü, yıpratıcı olaylar yaşar. Trafik kazası geçirmiş, ısırılmış, silahla vurulmuş, kanlı ishalden ölmek üzere veya  ihmal edilmiş yüzlerce hayvancıkla karşılaşır. Çok üzülür, çok yorulur. Hem hayvan sevmek hem de Hayvan Doktoru olmak çok zordur.
         Her şeye rağmen köpeğimiz, kedimiz veya kuşumuzun bu kötü anında onun yanında olmak ve onun yaşamının sona erdiği bu anında da tüm yaşamında onun size yaptığı gibi,  yalnız bırakmamak bizim dostumuza karşı olan son görevimizdir. Onlar sizi karşılıksız , candan seviyorlar bunu hiçbir zaman unutmayın. İlk yavruluk ve tanışma anından ölüm anına kadar....
Veteriner Hekim 
A. Kutlu DAYIOĞLU 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder