“Yeni
yıldır, yeni ümitlere gebe kalmak ister insan zihni. Yeşermesini, kök
tutmasını, bahara döl vermesini ister. Belki bu kez olur diye umutlanır,
belki bu kez. Der ki içinden, bir düşünürün söylediği gibi, “Kötü insan iyi
insan yoktur, insan olan ve olmayan vardır. Ama bu yıl tüm dünya insanla
dolacaktır” der. En azından böyle olmasını umut eder. Çünkü yeni bir yıldır
önünde uzanan, yeniliklere açıktır. Öyle düşünür insan zihni.
Yeni
yılda her şey güzele, doğruya koşacak, olması gerektiği gibi olmaya
başlayacak. İnsan gibi insanlar dünyayı adilce, hakça paylaşacak; hem kendi
cinsleriyle hem de kendi dışlarındaki canlarla. Hayvanları aşağılamak için
fırsat kollamayacak, onların emeklerini, sevgilerini sömürüp sonrasında da
boş bir çuval gibi fırlatmayacak bir köşeye. Hayvan değil CAN diyecek,
canların da canlarının acıdığını, açlık, susuzluk, en önemlisi de sevgisizlik
çektiklerini bilecek, görecek.
Bölüşecek elindeki nimetleri, bir lokma da olsa onlara verecek,
sevgisini esirgemeyecek, her evde bir kedicik, her bahçede mutlu bir köpecik
olacak. Evlerini açamayanlar odun kömürlüklerini, bahçelerinin kuytularını
esirgemeyecek, onlardan bırakacaklar, rahat bir solukla yaşamalarına izin
verecekler üç beş yıl da olsa.
Bir
kedi miyavladı, üç beş köpek havladı diye gazetelerin şikayet köşeleri,
belediyelerin beyaz masaları işgal edilmeyecek. Zenginimiz, “Bastırır parayı
sökeriz postlarını canlı canlı rakunların, porsukların, tilkilerin,
tavşanların, kedilerin, köpeklerin üzerinden. Sarar sarmalarız kendimizi,
salınırız bir güzel partilerde, yollarda, caddelerde. Statümüzün gereği
budur. Üç beş hayvan? Onlara mı kalacak, bu kadife tüylü güzelim kürkler?”
demeyecekler.
Aynı
benim gibi, can dostları gibi empati kuracaklar köşedeki tüyleri dökülmüş,
kulağında bir plastik küpe, kuyruğu apış arasındaki kızıl köpekle, bahçesindeki küçük tekir kediyle. Gece
yataklarına yattıklarında dışarıda soğuktaki canlar ne yapar, nerelere
sığınır diye huzurları kaçacak aynen benim gibi, can dostlarının olduğu
gibi.”
***
Yılın
ilk günü kaleme aldığım bu yazım yarım kalmış. Tam da burada kesilmiş kalmış.
Devam edememişim nedense. Ama eminim ki mutlaka yine canlarla ilgili
vicdanlara, akla mantığa sığmayan olumsuzluklar yaşamış olmalıyım o sırada.
Yeni yıla ait umutlarım karalar bağlamış, kolum kanadım kırılmıştır. İşte o
nedenle yarım kalmıştır bu yazım.
Can severler beni iyi anlarlar. Olumlu
düşünüp olumluyu çağırmak. Hani bu tarzda söylemler sıkça çıkar ya karşımıza.
Ben de çoğunlukla öyle yapmaya gayret ederim. Pozitif olmaya, kötüye dur,
iyiye geç demeye çabalarım habire.
Ama
sonrasında birde bakarım ki tam bir sukut-u hayal. Bu sefer de kendimi
gerçeklerden uzaklaşmış, ütopyacı bir sıfatta görür, hayvancıklar adına
hayalci olmayla, onlara haksızlık etmiş olmayla suçlar bulurum kendimi.
Bu iç devinimlerim yıl boyunca sürer gider. Onlar
adına yapmak istediklerim, hayata geçirmek istediklerim öylesine güzellikler,
yapılabilirlikler varken elimin kolumun bağlanışı, boynumun bükük kalışı,
bürokrasi engelini dağ gibi karşımda görmelerim beni kaygılar denizinde
boğar.
Ara
sıra ufak zafer pırıltıları yanıp sönmese, bir “oh be!” diye nefes alışlarım
da olmasa ne yapardım ben diye
düşünmeden edemem.
***
Evet,
yarım kalmış bir yeni yıl yazısından hareketle nerelere geldim bakın. Belki
elle tutulur, gözle fark edilir somut bir şeyler sunamadım sizlere ama
inanıyorum ki pek çoklarınızın iç seslerini dillendirmişimdir, başlarınızı
sallayıp “Aaa..evet ben de böyle düşünüyor, böyle hissediyor, bire bir
bunları yaşıyorum” dedirtmişimdir. Hiç olmazsa bu işe yaramıştır bu köşe
yazım.
Ece Bilgin
|
9 Oca 2012
Yeni Yıldır…
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder