2 May 2012

CANDOSTUNUN ANILARI



Selamlar can dostlarına cana değer verenlere sevgiyi öğrenme fırsatını yakalamış dostlara Gündoğdu yu anlatmak istiyorum.Antalyadan Manavgat’a giderken bir belde Gündoğdu ,turizm egemen gelir kaynaklarında ufak bir çarşısı var 5 yıldızlı otellerinin arasında esnaf güler yüzlü içten gezdiğinizde sevmekle beraber bi aykırılık seziyorsunuz hani gözlemlediğinizde o dokuya uymayan bir şeyi hissedersiniz ya öyle sonra fark ediyorsunuz orda olmaması gereken şeyi köpekleri. Her esnafın 1 yada 2 köpeği var cins köpekler petshoplar dan alınanlardan ışıl ışıl tüyleri bakımlı bazısı kuaför kesimli şaşırıyorsunuz bu esnaf kış günü kendini zor geçindiriyor en sık pişirilen yemek kahvaltı nasıl olur diyorsunuz

Beni aykırılıkların en yenisiyle kömür tanıştırdı . Efe beyaz bir terrier kocaman kahverengi gözleri var.Altı aylık diye tahmin etmiş annesinin götürdüğü veteriner ama tam bir erkek olduğu kimselere yüz vermeyen kızım kömürümün onu görür görmez zınk diye durup poposunu kıvırmasından ve kuyruğun çılgınca sallamasından anlaşılıyor. Annesi kuaför evlat edinmek zorunda kalmış efeyi dükkanının önünden geçen Ankara plakalı BMW yola bırakıvermiş efeyi bir anlığına durup ve hızla uzaklaşmış efe şaşkın şaşkın bakınıyormuş ve kuaför bayan bir süre sonra dayanamamış hiç niyeti ve hazırlığı yokken kucağına almış efeyi evlat edinmiş tasmasını aldıklarını fark etmiş hemen tasma almış en kırmızısından boşluk hisseder diye korktum diyor ve adını efe koymuş kucağından hiç bırakmamış kokusuna alışsın diye beraber yatmışlar efe bir süre inlemiş çağrıldığında gelmemiş ama zamanla yeni adını öğrenmiş 

Kuaförde çok havalı bir köşesi var annesinin kendi elleriyle yaptığı yemekte ne olursa beraber yiyorlar öğlene doğru geliyorlar dükkana anne çalışırken efe ayaklarının dibinde geziniyor baba geldiğinde efe der demez hemen yerine gidiyor oturup babasına bakıyor güldüğünü görünce atlıyor kucağına. HA merak ettiyseniz kömürle efe arasında arkadaşlıktan öte bir şey gelişmedi.Efe çok istiyor ama benimki naz yapıyor efenin kader ortaklığı yaptığı Taci, lili,boncuk ve daha birçok arkadaşı şanslılar gerçekten çok şanslılar seviliyorlar kucaklardan inmiyorlar bir çoğunun tasması yok çarşıda gezip gezip dükkanlarına dönüyorlar. iş bitimi evlerine gidip anne ve babalarıyla uyuyorlar peki köle satın alır gibi onları o canları para ödeyerek alanlar bir süre yanında gezdirip hiç bilmedikleri ve yaşamayacaklarının belli olduğu ortama bırakanlar nasıl uyuyorlar

MERHABA 
                                                                      
Kış çok zor geçti .Bana serkanı getirdi bir de şımarığı; kömürle bahçedeyiz bir gün bembeyaz bir can geldi küçücük ama kocaman kahverengi gözleri var daha önce görmüştüm on yaşlarında bir çocuk gezdiriyordu çok sevmiştim adının serkan olduğunu öğrenince uyarmıştım çocuğu insan ismi koymasaydın keşke kızanlar olabilir demiştim. Serkan birkaç gün geldi gitti kömürün yanına kömür ne benim ne kendinin yanına kimseleri yaklaştırmazken serkanı sevdi yemeğini onunla paylaşması yetmiyormuş gibi benim serkanı kucağıma almama sevmeme hiç ses çıkarmadı. İlk tepkim ''anaaa kömürün içine insan kaçtı galiba''olmuştu.Birgün serkan tasmasız geldi.Hava soğuk yağmur geliyor kömürü içeri alacam o da geldi peşimizden kapıda durdu .gözümün içine bakıyor diyemedim bir şey yemek verdim acıkmış yıkadım ellerimi yaladı ayağımın dibinde uyudu kaldı.Sahiplerini aradım .çevrede soruşturdum gitmişler giderken salıvermişler onu çaresizce bakışlar ondanmış, yapacak bir şey yok insan kimliğiyle gezen hiç kimse soğukta 2 kiloluk bir hayvanı sokağa atamaz ,veteriner arkadaşımla görüştük serkan ın aşıları yapıldı ve tahminen 7 aylık olduğunu öğrendim dedim ya yapacak bir şey yok diye varsa da kalmadı hem 2 kiloluk hemde bebek daha kaldı benimle pamuk prensim kömürle mutlu mutlu yaşıyorlar ama hikaye burada bitmiyor.......
                                                                                                           AYŞEGÜL BÜTÜNSOY

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder