BENİM BİR KEDİM VAR |
Evlerin çatısında gezer, rengi kara mı kara,
Küçücük bir bedeni, küçüklüğü kadar da büyük gözleri.
Kırmızı minicik diliyle habire durmaz o güzel bedenini
yalar.
Her sabah mamalarının olduğu yere geldiğimde; bana
yukarılardan bakar, gitse de bir an önce,
Belli ki içinden öbürleri gelmeden etlerin iyisini,
irisini kapsam diye geçirir.
Ah küçük kedicik seni neler bekler ileride, bu sıcak yaz
günlerinin ertesinde.
soğuklar, bozkırın buz kestiren rüzgarları çıktığında,
sen yine böyle sere serpe yatabilecek misin çatıların
üzerinde?
Dişi misin, erkek mi? Belli değil.
tüylerinin yumuşaklığını ise hiç elletmedin ki kendini,
bu yüzden bilemedim.
Ama böylesi senin için daha mı iyi ne?
İnsanlar! Ne yapacakları belli olmaz hiçbirinin
bu gün severler, yarınsa
hiç acımaz, başını okşayan elleri
döver belki de seni.
İyisi mi çok istesen de, sen yine de uzak dur onlardan
aynı bana yaptığın gibi.
Seveni çok,
düşmanı da. Benim kollayıp baktığım kedicikler evin arka bahçesinde durur.
Beslenme odaklarını oraya koydum. Böylece hem caddenin tehlikelerinden uzak
kalıyorlar hem de insanların tacizlerinden.
Yalnız kedi
merakı değil mi? Ara sıra da olsa ön tarafa geldikleri de oluyor, geçenlerde en
güzellerinden birisi böyle ön tarafta, otobüs durağının yakınında, bahçe
duvarının üzerinde oturmuş, yanında bir bayan, uzun uzun başını okşuyor,
yanımdaki torbadan bolca kuru mama verdim. Bayan benim kedi sevdiğimi biliyor,
“dakikalardır yanımda kendisini okşatıyor” dedi.
Sordum; oldukça
uzakta şehrin kenar semtlerinden birisinde oturuyormuş, bakıp kolladığı pek çok
can olduğunu söyledi. Yemek olarak hiç bir şey bulamazsa, yoğurt ekmek yapıp
veriyorum, Bir güzel yiyorlar, evimdeki, soframdaki bet bereket de hiç eksilmez
diye anlattı.
İçim kuş gibi
ferahladı, o bana dua etti ben ona, öyle mutlu oldum ki. İyi insanlar az değil,
merhametli, dünyayı içindeki tüm yaratılanlarla paylaşmayı bilen insanlar az
değil çok şükür ki.
Zaten aksi
olsaydı bunca kedi köpek barınabilir miydi, kent yaşamı da olsa, aramızda halen
sağ ve sıhhatte olabilirler miydi?
Biz uygar
ülkelerin uygarlıklarına özenirken kendi kimliğimizi kaybetmeyelim de,
merhametimizi, hayvan severliğimizi, yaşam haklarına duyduğumuz saygıyı. Tarih
içinde Türk milletinin hemen her dönem, hayvanlara merhametle yaklaştıklarını,
hatta bir tarihte yabancıların baskısı ile( İngilizlerin) Osmanlının sokak
köpeklerini toplayıp Hayırsız adaya sürgün ettiğini, ama halkın baskısına dayanamayıp
tekrar gerisin geriye getirdiğini unutmayalım.
Bu canlar
bizim, ne olacak ki biraz sevgi, birazcık bakımla aramızda kalsınlar, bizlerle
birlikte yaşasınlar. Belediyeler de yasanın kendisine verdiği görevleri yerine
getirsin, sokaktaki canları aşılayıp, kısırlaştırsın, şehir halkına onların
sahipsiz olmadıklarını, kurdukları beslenme odaklarıyla, bilgilendirici
afişleri ile ilan etsin. Bütün bunlar yapılması hiç de zor şeyler, uzak
hedefler değil, yeter ki amaç salt para kazanmak, oy kazanmak, taraftar
kazanmak olmasın. Amaç can kurtarmak, insanlığa yaraşır tavır içinde olmak
olsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder