31 Ağu 2012

BENİM BİR KEDİM VAR

BENİM BİR KEDİM VAR



Evlerin çatısında gezer, rengi kara mı kara,
Küçücük bir bedeni, küçüklüğü kadar da büyük gözleri.
Kırmızı minicik diliyle habire durmaz o güzel bedenini yalar.
Her sabah mamalarının olduğu yere geldiğimde; bana yukarılardan bakar, gitse de bir an önce,
Belli ki içinden öbürleri gelmeden etlerin iyisini, irisini kapsam diye geçirir.
Ah küçük kedicik seni neler bekler ileride, bu sıcak yaz günlerinin ertesinde.
soğuklar, bozkırın buz kestiren rüzgarları çıktığında,
sen yine böyle sere serpe yatabilecek misin çatıların üzerinde?
Dişi misin, erkek mi? Belli değil.
tüylerinin yumuşaklığını ise hiç elletmedin ki kendini, bu yüzden bilemedim.
Ama böylesi senin için daha mı iyi ne?
İnsanlar! Ne yapacakları belli olmaz  hiçbirinin
bu gün severler, yarınsa  hiç acımaz, başını okşayan elleri  döver belki de seni.
İyisi mi çok istesen de, sen yine de uzak dur onlardan aynı bana yaptığın gibi.

   Seveni çok, düşmanı da. Benim kollayıp baktığım kedicikler evin arka bahçesinde durur. Beslenme odaklarını oraya koydum. Böylece hem caddenin tehlikelerinden uzak kalıyorlar hem de insanların tacizlerinden.

   Yalnız kedi merakı değil mi? Ara sıra da olsa ön tarafa geldikleri de oluyor, geçenlerde en güzellerinden birisi böyle ön tarafta, otobüs durağının yakınında, bahçe duvarının üzerinde oturmuş, yanında bir bayan, uzun uzun başını okşuyor, yanımdaki torbadan bolca kuru mama verdim. Bayan benim kedi sevdiğimi biliyor, “dakikalardır yanımda kendisini okşatıyor” dedi.

   Sordum; oldukça uzakta şehrin kenar semtlerinden birisinde oturuyormuş, bakıp kolladığı pek çok can olduğunu söyledi. Yemek olarak hiç bir şey bulamazsa, yoğurt ekmek yapıp veriyorum, Bir güzel yiyorlar, evimdeki, soframdaki bet bereket de hiç eksilmez diye anlattı.

   İçim kuş gibi ferahladı, o bana dua etti ben ona, öyle mutlu oldum ki. İyi insanlar az değil, merhametli, dünyayı içindeki tüm yaratılanlarla paylaşmayı bilen insanlar az değil çok şükür ki.

   Zaten aksi olsaydı bunca kedi köpek barınabilir miydi, kent yaşamı da olsa, aramızda halen sağ ve sıhhatte olabilirler miydi?

   Biz uygar ülkelerin uygarlıklarına özenirken kendi kimliğimizi kaybetmeyelim de, merhametimizi, hayvan severliğimizi, yaşam haklarına duyduğumuz saygıyı. Tarih içinde Türk milletinin hemen her dönem, hayvanlara merhametle yaklaştıklarını, hatta bir tarihte yabancıların baskısı ile( İngilizlerin) Osmanlının sokak köpeklerini toplayıp Hayırsız adaya sürgün ettiğini, ama halkın baskısına dayanamayıp tekrar gerisin geriye getirdiğini unutmayalım.

    Bu canlar bizim, ne olacak ki biraz sevgi, birazcık bakımla aramızda kalsınlar, bizlerle birlikte yaşasınlar. Belediyeler de yasanın kendisine verdiği görevleri yerine getirsin, sokaktaki canları aşılayıp, kısırlaştırsın, şehir halkına onların sahipsiz olmadıklarını, kurdukları beslenme odaklarıyla, bilgilendirici afişleri ile ilan etsin. Bütün bunlar yapılması hiç de zor şeyler, uzak hedefler değil, yeter ki amaç salt para kazanmak, oy kazanmak, taraftar kazanmak olmasın. Amaç can kurtarmak, insanlığa yaraşır tavır içinde olmak olsun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder