16 Kas 2012

Bir kediyle yaşamak..


   

Veteriner kliniklerini ziyaret etmeyi severim, gitmelerim için de her zaman bahaneler olur zaten; yaralı  hasta hayvancıklar, sahiplenmesi gereken canlar. Geçenlerde bunlardan birisinde oturuyorum, veteriner hekim sevgili Naciye hanımla koyu bir sohbete dalmışız. Bir aile girdi içeriye; on yaşlarında kızları, anne, baba. Kedileri ile ilgili bir sürü soru soruyorlar; beslenmesi, aşıları, alışkanlıkları, temizlik tuvalet alışkanlıkları gibi.

   Belli ki bu konularda çok acemiler. Bir araanneyi boş yakalayıp sordum. “Yeni bir kedi aldık, ben hiç bir kedinin evdeolacağını düşünemiyordum” dedi biraz sıkıntılı bir ifadeyle. Kediyi isteyen ve direten o sevimli kızlarıydı. Anne halen olayın şokunu üzerinden atamamış, öyle şaşkınca Naciye hanımı soru yağmuruna tutuyordu.

    “Bir kediyle evini paylaşmak”; doğrusu üzerinde öyle uzunca değil, hemen  hiç kafa yormamıştım bu konunun, çünkü ben kendimi bildim bileli bir değil, birkaç kediyle, hatta çocukluk dönemimde hem kedi hem köpeklerle paylaşmıştım evimi. Aslında bir kediyle yaşamak konusu üzerine ne hikayeler hatta hatta ne cilt cilt romanlar yazılır.(Laf aramızda emeklilik döneminde düşünmüyor değilim bu roman yazma işini)

   Sevgili Panter’i on sekizine yakın kaybettiğimde şöyle bir on beş- yirmi gün kedisiz kalmıştım da (tam da Aralık ayıydı) küçük yavru bulacağım diye sokaklarda elimde mama torbası arabaların altında gezmiştim nerdeyse.

   Yani bana kedili bir ev değil de kedisiz bir ev çok garip gelmiştir. Arada Ankara’daki evimize gittiğimde kedisizliğimi bahçedeki  oldukça vahşi, insana yaklaşmayan tekirlerle gidermeye çalışırım.

   Ama o klinikteki aileyi, özellikle de annenin kediyle bir evde yaşamanın üzerinden atamadığı şaşkınlığını görünce  anladım ki ben hep olaylara kendi penceremden bakmışım. O anne demek ki ne kendisinde ne de çevresinde evlerini hayvanlarıyla paylaşan kimseleri görmemiş o güne dek. Ve ailenin tek çocuğu olduğu belli olan sevgili kızlarının ısrarlarına dayanamayıp evlerine bir yavru kediyi çaresiz kabul etmiş.

   Önce kızcağızın ısrarcılığını kutladım içimden, sonra baba da olaya dahil olduğu için onu da kızının yanında gibi görüp onu da kutladım . En sonunda da anneye o yaşına kadar evini bir kediyle paylaşamadığı için doğrusu üzüldüm; neleri neleri kaçırdı, ne mutluluklardan uzak kaldı diye.

   Neyse zararın neresinden dönülse kardır demişler, umarım bu günden sonra üzerinden o gereksiz şaşkınlığı atar da kızıyla birlikte evini bir kediyle paylaşmanın mutluğunu, hatta o güne kadar kaçırdıklarının pişmanlığını yaşar.

   Dedim ya veteriner kliniklerine ara sıra ziyaretlerim olur diye, yine bu yıl okulların hemen kapanma tarihinin sonrasıydı, bir grup çocuklukla genç kızlık arasında çocuklar bu kez Nuhun Gemisi Veteriner Kliniği’nin alt katını resmen işgal etmişler, kafeslerde sahiplenmeyi bekleyen birbirinden güzel yavru kedilere nerdeyse ağızlarının suları akarak bakıyor. Hemen sordum “kedi mi almaya geldiniz?” diye. “Biz almak istiyoruz ama annelerimiz izin vermez.” dediler.

   Bir esmer, çıtı pıtı güzel kız çocuğu, nerdeyse ağlamaklı sesle “ben tam ikna etmiştim ama o yine vazgeçti” dedi. Neden diye sordum. Dudağını büktü, belli ki annesi tam haklı bir gerekçe gösterememiş ona. Birden kızı hatırladım geçen yıl da yine aynı bu zamanlarda burada rast gelmiştim  ona. Yine şimdiki gibi kafeslere yapışmış, iri siyah gözleri kederli, belki de çocukluk yıllarında hiçbir zaman sahibi olamayacağı o güze kediciklere bakıyordu.
Anneler neden izin vermezler ki çocuklarının bir kedi, bir köpek sahibi olmalarına? Bakımlarıyla ilgili bir takım sorumlulukları paylaşsalar da o güzel gözlerdeki hüzün bitse olmaz mı? Bir hayvana sahip olmalarının onların hem ruhsal hem de fiziksel sağlığı için ne denli iyi olduğunu neden bilmezler, ya da bilmelerine karşın özel yaşamlarında ufak fedakarlıkları göze alıp ta yavrularını mutlu etmezler?

   Hayvan sevgisiyle büyüyen çocuklar, hem onlara hem çevresine duyarlı yetişkinler olarak hayata atılırlar. Anne- babalara sesleniyorum: egoistlik yapmayın, çocuklarınızın hayvan sahibi olma arzusunu geri çevirmeyin! 

Ece Bilgin

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder