Siz sokak köpeklerini bilmezsiniz. Evlerde telaşla sofraların kurulduğu, lüks lokantalarda
kahkahaların çınladığı, karanlığın ve hüznün şehrin üzerine ağır bir kadife
perde gibi indiği saatlerde, onlar gün boyu saklandıkları kovuklardan dışarı
çıkarlar.
Siz sokak köpeklerini
bilmezsiniz. Uyku kara bir çarşaf gibi bedenleri sarıp sarmalarken, onlar gün
ışıyana dek süren amansız bir ekmek maratonuna başlarlar. Tehlikelerle dolu bu
bin çehreli kentte, nasır bağlamış patileriyle çöp yığınlarının bulunduğu sokakları
arşınlarken, düşlerini süsleyen tek bir şey vardır: Bir parçacık kemik
bulabilmek.
Siz sokak köpeklerini bilmezsiniz. Uyuz illetinden can veren onlardır. Kuduz yaygarasıyla çoğu kez
boş yere öldürülen, acımasızca çöp gibi toplattırılarak kafeslere tıkılan ve
bir türlü anlaşılamayan nedenlerden ötürü toplu katliamlara hedef olan hep
onlardır.
Siz sokak köpeklerini
bilmezsiniz. Tanrının heybesinden paylarına düşen 15 yıllık ömürlerini asla
tamamlayamazlar. İtile kakıla, horlana taşlana geçen kısacık bir zaman
diliminde bir güncük bile köpek tadında yaşayamadan göç edip gidiverirler bu
dünyadan.
Siz sokak köpeklerini
bilmezsiniz. Duygulu, sadık ve sevecendirler. Bir lokmacık ekmek uğruna kulunuz
köleniz olurlar. Dövseniz de, sevseniz de, uğruna her şeyinizi verdiğiniz
hayırsız insanoğlu gibi terk edip gitmezler sizi.
Siz sokak köpeklerini
bilmezsiniz. Tek bir suçları vardır, köpek olmak. Bu suçu da asla isteyerek
işlememişlerdir. O sıcacık kebap kestanelerine benzeyen hüzün dolu gözleriyle
özür diler gibi bakmaları işte bu yüzdendir. Eğer ta içine bakmasını bilirseniz
o gözlerin, ısınıverir içinizin bütün üşümüşlükleri.
( Alıntıdır )
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder